top of page

Balkanlar Kimlerdir?

  • Yazarın fotoğrafı: Ensar Ergök -
    Ensar Ergök -
  • 25 Oca 2021
  • 10 dakikada okunur

Balkanlar veya Balkan Yarımadası, Avrupa kıtasının güneydoğu kesiminde, İtalya Yarımadası'nın doğusu, Anadolu'nun batısı ve kuzeybatısında yer alan coğrafi ve kültürel bölgedir. Bölge için bazı yayınlarda Güneydoğu Avrupa terimi de kullanılır.

Bölge adını batıdan doğuya uzanan ve Bulgaristan’ı ikiye bölen dağ silsilesinden almıştır. Önceleri bu sıradağların adı olarak kullanılan Balkan, daha sonraları tüm bu bölge için kullanılmaya başlanmıştır. “Balkan” sözcüğüne bütün dillerde rastlanır. Balkanlar'ın bazı kısımlarındaki çok yönlü geri kalmışlık sebebiyle bölge genel olarak, Avrupa'nın sorunlu yerlerinin başında kabul edilir. Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgedeki hükümdarlığının bitişinden itibaren Balkanlar’ın paylaşımına dair sıkıntılar günümüze dek sürmüştür. Bölgede, 49 milyon civarında insan yaşar.

Osmanlı İmparatorluğu’ndan önce, Antik ve Orta Çağ kaynaklarında, topografik durumu iyi bilinmeyen bölgedeki dağların bazı kısımlarına Haemus (Yunanca: Αἵμου veya Αἵμος) denirdi.


Köken bilimi

Bölgenin adı olan Balkan veya Balkanlar sözü Türkçedir. Bu söz Türk Dil Kurumu tarafından "öz. a. Hırvatistan, Sırbistan, Karadağ, Kosova, Slovenya, Arnavutluk, Makedonya, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Macaristan, Yunanistan ve Trakya'yı içine alan bölge" şeklinde belirtilir. Kelimenin yapısında yer alan Balkan sözünün, "sarp ve ormanlık sıradağ; sık ormanla kaplı dağ; yığın, küme; sazlık, bataklık" gibi anlamları vardır.[4] Dünyadaki diğer dillere de Türk dilinden geçmiştir.

Kelime, Osmanlı Türkçesinde yaygın bir kullanıma sahip olmuştur (Golyak Balkanı, Bor Balkanı, Bababalkanı vb.). Osmanlı son döneminde ünlü sözlük yazarı ve edebiyatçı Şemseddin Sami tarafından oluşturulan Kamus-ı Türkî adlı ünlü sözlükte "Sarp ve müselsel veya ormanla mestur dağ, silsile-i cibal" şeklinde Balkan sözünü belirtmiş, ayrıca "Rumeli kıtasını garbdan şarka şakk eden silsile-i cibal ki buna izafetle kıta-i mezkûreye Balkan şibh-i ceziresi denir." şeklinde de kelimenin gelişimini açıklamıştır.

Bölge adının yapısında bir kelime ve ona eklenen çokluk eki vardır: Balkan+lAr. Balkan (Ad) +lAr (Çokluk eki) yapılarından oluşur. Türkçe "-lAr" çokluk eki ile kurulan "Balkanlar" ismi, bu ekin "aile, boy, millet, topluluk, grup" anlamını veren işlevi ile "sarp ve ormanlık sıradağların olduğu yer" anlamında kalıplaşmıştır.


Rumeli adı

Ana madde: Rumeli

Türkiye Türkçesi literatüründe Rumeli adlandırması da Balkanlar adlandırmasına denk veya ona yakın bir kullanıma sahiptir. Rumeli ismi ise, Osmanlı İmparatorluğu'nun Doğu Roma İmparatorluğu'ndan fethettiği topraklara verdiği Türkçe isimdir. Osmanlı Türkleri, Avrupa'ya ayak bastıktan sonra, burada fethettikleri yerlere Rumeli adını verdiler. Hâlbuki bu isim evvelce bugünkü Anadolu için kullanılmış, hatta Orta Çağ Avrupa kaynaklarında Romanie şeklinde tercüme edilmiş iken bu son şekil, Rumeli'nin Anadolu'ya mütenazır olarak kullanılması gibi, Balkan yarımadasına tatbik olunmuş ve garp kaynaklarında "Peninsule romaine" tarzında da kullanılmıştır. Yeni çağlardan itibaren, Avrupa harita ve kitaplarında bu yarımadaya "Turquie d'Europe" veya "Empire ottoman d'Europe" denildiği görülüyor ki, sonradan Türkçe neşriyatta, bu adlara muadil olmak üzere, "Avrupa-i Osmânî" ve "Rumeli-i Şâhâne" tabirleri kullanılmıştır.

Rum+el+i (< Rum Eli: Rum (Ad) El (Ad) +i (3. teklik iyelik eki) yapısındaki sözün kökündeki "Rum" kelimesi "Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içinde olan toprak, halklar" anlamıyla kelimenin yapısına katılmıştır. "Roma" sözünün bir biçimidir: (Lat.) Roma > Rum (Osm.Tr.).


COĞRAFYA



Balkanlar, güneybatıda Adriyatik Denizi ve İyon Denizi; güneyde Akdeniz; güneydoğuda Ege Denizi, Marmara Denizi; doğuda Karadeniz ile çevrili bir yarımadadır. Kuzey sınırlarını Tuna, Sava ve Kupa nehirleri oluşturur. Kuzeybatıdan (Trieste Körfezi) güneye ve doğuya dek olan bölge sınırları denizlerle çevrilidir: Adriyatik, İyon Denizi, Akdeniz, Ege Denizi, Çanakkale Boğazı, Marmara, İstanbul Boğazı, Karadeniz. Karadeniz kıyılarında, Tuna'nın döküldüğü yerden Tuna boyunca kuzey sınır Belgrad'a ulaşır. Burada Sava boyunca devam edip Hırvatistan-Bosna-Hersek hudut hattından batıya ilerleyen kuzey sınırı Slovenya'ya girer. Čatež ob Savi köyünde Krka Nehri'nden devam eden kuzeybatı sınırı, nehrin ağzı Gradiček'in batısından Vipava Nehri üzerinden ilerleyip İtalya'ya geçer. Gorizia yakınlarında Soča Nehri ile birleşen sınır, Trieste Körfezi kıyısındaki Monfalcone yakınlarında Adriyatik'e bağlanır. Balkanlar'ın toplam yüzölçümü 504.884 km²'dir. Ayrıca Balkan coğrafyasında +01.00 (Hırvatistan, Slovenya, Bosna-Hersek, Karadağ, Arnavutluk, Kosova, Sırbistan, Makedonya) ve UTC+02.00 (Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Türkiye) olmak üzere iki zaman dilimi kullanılmaktadır.

Balkanlar'ın veya coğrafi adla Balkan Yarımadası'nın doğu, güney ve batı sınırları hakkında mevcut görüş birliğine rağmen, kuzey sınırları tartışmalıdır. Bazı coğrafyacılar kuzey sınırını Tuna ve Drava nehirleri olarak kabul eder, bazıları da sınır Karpat Dağları'nın doğusundan geçirir. Balkan Yarımadası'nın kıyıları, Akdeniz sistemine dâhil olan altı denize açılmaktadır. Bu durum, Balkanlar'ın, Akdeniz stratejisindeki çok boyutlu yerini vurguladığı gibi Balkan ülkelerinin çoğunun deniz ulaştırması ve denizcilik alanlarındaki gelişmelerine de ışık tutmaktadır.

Balkanlar'da muhitlerin coğrafi yapısına bağlı olarak iklimde değişiklikler görülür. Adriyatik ve Ege kıyılarında Akdeniz iklimi hâkimdir. Karadeniz kıyılarında iklim, nemli subtropikal ve ılıman okyanus tipindedir. İç kesimlerde ise nemli kıtasal iklim görülür. Yarımadanın kuzeyi ile dağlık alanlarda kışlar soğuk ve karlı, yazlar sıcak ve kurudur. Güney kesimlerde kışları iklim hafiftir. Nemli kıtasal iklim, Slovenya geneli, Kuzey Hırvatistan, Bosna-Hersek, Arnavutluk içleri, Kuzey Karadağ, Kosova, Makedonya, Bulgaristan, Sırbistan ve Romanya'da görülür. Geri kalan ve yaygın olmayan iklim tipleri olan nemli subtropikal iklim ve okyanus iklimi, Bulgaristan'ın Karadeniz kıyılarında ve Türkiye'de görülür. Akdeniz iklimi, Slovenya kıyılarında, Güney Hırvatistan, Arnavutluk kıyı kesiminde, Yunanistan'da, Güney Karadağ'da ve Türkiye'nin Ege kıyılarında görülür.


ÜLKELER

Arnavutluk, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Karadağ, Kosova, Makedonya ve Yunanistan ülkeleri topraklarının tamamı Balkan coğrafyası içindedir. Balkanlar'da yer alan ülkelerden Hırvatistan'ın %54,8'i,Macaristan'ın %6,5'i,Sırbistan'ın %72,2'si,Slovenya'nın %26,7'si,Türkiye'nin %3'ü Balkan sınırları içinde yer alır. Toplam yüzölçümü 301.340 km²olan İtalya topraklarının %0,1'i (295,1 km²) Balkan coğrafyası içinde yer alır ancak İtalya, Balkan ülkesi sayılmaz.


İç savaş ve son yıllar

Doğu Roma için 1300'lerin ortasında yeni ve derin etkisi olan olumsuzluklar peyda olmuştur. III. Andronikos'un ölümü sonrasında yaşanan ve 6 yıl süren iç savaş (1341-1347) imparatorluğu harap etmiştir. Zorlaşan kontrol sebebiyle Sırp çarı Stefan Dušan imparatorluk topraklarının büyük kısmını almış ve kısa süre ayakta kalabilen Sırp İmparatorluğu'nu kurmuştur. Doğu Roma idaresi kendi sıkıntılarıyla uğraşırken Osmanlı Türkleri yayılan Sırpları yenmiş ve devletlerini Osmanlı İmparatorluğu toprakları katmış, egemenlik sağlamıştır. I. Kosova Muharebesi sonucunda da Balkan topraklarının büyük kısmı Osmanlı egemenliğine geçmiştir.

Peçenek ve Kuman Türk boyları

Peçeneklerin I. Svyatoslav'ın “skyth”lerine saldırışı

Kumanlardan kalan bir “baba” (11-12. yüzyıl, Lugansk)

Bulgarların Balkanlar'a gelişinden daha sonra XI. ve XII. yüzyıllarda Peçenek, Kuman (Kıpçak) ve Uz Türkleri, Balkanlar'a göç etmişler ve bunların bir kısmı XV. yüzyıla kadar toplu olarak varlıklarını korumuşlardır. O dönemde Kumanlarla ticaret yapan Avrupalılar için 2500 kadar kelimeyi içine alan bir Kumanca sözlüğün (Codex Cumanicus) hazırlanmış olduğu bilinmektedir.

IX. yüzyılın ilk yarısında, Hazar-Oğuz ittifakı baskısına dayanamayarak, kalabalık kütleler hâlinde İdil'i geçip yurtlarından çıkardıkları Macarların yerine, Don-Kuban havalisine gelmişlerdi (860-880 sıraları). Bu, büyük göçün ilk hareketi olmuştur. Macarları önlerinden süren Peçeneklerin gerisinde Oğuzlar, onların da gerisinde Kumanlar, Karadeniz'in kuzeyinden batıya yönelmişlerdir. İmparator K. Porphyrogennetos tarafından yazılan De Administrando Imperio'da (948-952'lerde) kaydedildiğine göre, Peçenekler 8 boy hâlinde idiler.

Yakın dönemde ve 13. yüzyılda Balkan topraklarında Kumanların yayılım alanları genişlemiştir. Kumanlar, bu dönemde birçok bölgede bulunmuşlardır. Bir grup Tuna'yı Bulgaristan muhitinden geçerek Balkan topraklarına yayılmış, başka gruplar da bölgenin daha orta kısımlarından yayılmışlardır. Mart 1241'de Bulgar topraklarında ikinci bir Kuman dalgası görüldü. Bu kez Tuna'nın kuzeyindeki Kumanya'dan değil, Macaristan yönünden geldiler. Tatarların önünde kaçan Prens Köten'in (Macarca Kötöny, Rusça Kotjan) 40.000 Kumanla birlikte Macaristan'a geçtiği, Macar Krallığı'na ulaştığı ve 1239'da Kral IV. Béla tarafından vaftiz edildiği bilinen bir gerçektir. 1241-1256 yıllarında İznik İmparatoru III. İoannes (Dukas Batatzes) geniş bir Kuman grubunu stratiotes olarak imparatorluğun çeşitli sınır bölgelerine yerleştirdi: Balkanlar'da Trakya ve Makedonya'ya, Anadolu'da Maiandros (Menderes) Ovası'yla Frigya'ya. Kumanların Balkanlar'ın siyasi tarihi üzerideki etkisi 1185 yılından 1330'lara kadar çok önemliydi. Kumanlar birbirini izleyen üç Bulgar hanedanının (Asen, Terter ve Şişman) ve Eflak hanedanının (Basarab) kurucularıydı.

Osmanlı Türkleri Balkanlar'a girmeden önce, XII.-XIV. yüzyıllarda Kıpçak/Kumanların bölgede üstün tarihî rolü yeterince vurgulanmamıştır. Özellikle, Dobruca'dan Akkerman'a kadar step bölgesinde yerleşmiş ve Hristiyan dinine geçmiş olan Kıpçak/Kumanlar çeşitli hanedanlar kurmuşlardır. Bunlardan bir grup, XIV. yüzyıl ikinci yarısında Dobruca-Varna bölgesinde bir beylik kurmuştur (Merkezi Kalliakra); Dobrotiç ve bir Kuman adı taşıyan kardeşi Çolpan'ın Dobruca Beyliği, 1388'de I. Murad'ı metbü tanımış, 1393'te I. Bayezid bu beyliği Osmanlı ülkesine katmıştır. Özetle, Deliorman ve Varna'dan Tuna'ya kadar giden bölge daha Osmanlılardan önce gerçek bir Türk yerleşim alanı olmuştur.


Anadolu'dan Türklerin geçişi

Balkanlar'ın güneyinden, Anadolu'dan Türklerin Balkanlar'a gelip yerleşmesi, 1260'lara kadar iner. Kuzey Karadeniz bölgesinden gelen Türk orakları, zamanla Hristiyanlığı kabul edip yerli Slavlarla karıştıkları hâlde, Anadolu'dan gelen Müslüman Türkler (Türkmenler), kendi din ve kültürlerini saklamayı başarmışlardır. İlk yerleşme, 1261'de Moğollardan kaçıp Bizans'a sığınan Selçuk Sultanı İzzeddin Keykavus'la gerçekleşmiştir. Moğol idaresinden kaçan otuz-kırk Türkmen obası, kutsal kişi Sarı Saltuk Baba ile İzzeddin Keykavus'un yanına gelmiş ve Bizans imparatoru tarafından Kuzey Dobruca'ya yerleştirilmiştir (1263). Başlangıçta, Müslüman Altın Ordu emiri güçlü Nogay'ın himayesi altına giren bu Anadolu Türkmen grubu, burada Baba-Saltuk kasabası ile başka kasabalar kurmuşlardır. 1332'de buradan geçen İbn Battuta, Baba kasabasını "Türklerin oturduğu bir şehir" olarak anar.

Osmanlı İmparatorluğu dönemi

Balkanlar'da yeni dönem

Tuna'nın içinde yer alan Adakale, Osmanlı döneminde Türk nüfusunun yaşadığı bir stratejik ada olmuştur

Bölgeye Osmanlı döneminde gelen Türk kahvesi

Balkan için adıyla ortak olan baklava

Sersem Ali Baba'nın türbesi etrafında 1538'de kurulan Kalkandelen'deki Harabati Baba Tekkesi

Sokollu Mehmed Paşa Köprüsü, Mimar Sinan tarafından Sokollu Mehmed Paşa adına 1577'de Drina Irmağı üzerine yapılan 11 gözlü köprüdür.

Ohri'de bulunan Osmanlı-Türk mimarisi örneklerinden tarihî ev

14. yüzyıl ortalarında Osmanlı Türklerinin Çimpe Kalesi'ni (Cinbi, Çinpi vb.) alarak Rumeli'ye geçişi Balkanlar'ın tarihinde oldukça önemli bir dönüm noktası olmuştur. Rumeli'de yerleşme, İstanbul'un Fethi gibi, tarihte yeni bir dönem açan bir olaydır. Sultan Orhan'ın büyük oğlu Süleyman Paşa'nın gayretiyle, Osmanlılar, 1352'de ilkin Tsympe (Türkçede Cinbi) Kalesi'ni ele geçirmişler, iki yıl sonra, büyük stratejik önemdeki Gelibolu'yu işgal etmiş ve beş yıl içinde Trakya'nın güney bölgesini fethederek, Anadolu'dan asker ve halk getirip yerleştirmişler; böylece kısa zamanda Avrupa yakasında güçlü bir köprü-başı kurmuşlardır. Bu köprü-başı, Osmanlıların Avrupa'da Viyana önlerine kadar yayılan imparatorluklarının başlangıcıdır. 1329-1344 yıllarında İzmir'den donanması ile Trakya'ya deniz seferleri yapan Aydınoğlu Umur Bey, Balkan fetihlerini hazırlayan ilk büyük gazi beydir. 1357-59 yılları içinde Anadolu'dan Rumeli'ye göç devam edecek, Rumeli ucu güçlenecektir. Orhan'ın Süleyman için Bolayır'da yaptırdığı imarete ait 1360 tarihli vakfiyede bu bölgede Türkçe adlar taşıyan birçok köy ve çiftliğin kurulmuş olduğunu görüyoruz.

I. Murad devrinde üç doğrultuda Balkanlar'ın başlıca yolları ve merkezleri Osmanlı Türkleri tarafından işgal edilmiş bulunuyordu: Orta kolda Meriç vadisi, sağ kolda Tunca vadisini izleyerek Balkan dağları eteklerine daha 1366 yıllarında varılmıştı. Oradan Sofya ve Niş 1385'te zaptolundu. Güneyde Evrenuz idaresindeki uçta 1383'te Serez düştü ve Selanik kuşatması başladı. Selanik, 1387 Eylül'ünde ahdname güvenceleriyle teslim oldu. Fatih Sultan Mehmed 1463 yılında Bosna'nın fethi ile Osmanlı idaresini Dalmaçya sahillerine kadar götürmüş ve İtalya'yı hedef alarak akıncılarını Trieste üzerine sevk etmiştir.

Osmanlı Türkleri, zapt ettikleri topraklarda özel bir İslamlaştırma veya özel bir Türkleştirme politikası izlemediler. Orhan Bey'den itibaren Hristiyan prenseslerle evlenen padişahlar ve şehzadeler onların din değiştirmelerine gerek görmediler. Yaşama geçirdikleri esnek düzen sayesinde başta Doğu Roma yönetici sınıfının üyeleri olmak üzere, fethedilen bölgelerdeki aristokratlar ve feodaller Osmanlı saflarına katılmakta fazla tereddüt etmediler.

Haçlı orduları ile Osmanlı İmparatorluğu arasında 14. yüzyıl ortalarında Sırpsındığı Muharebesi (1364) ile başlayan çatışmalar I. Kosova Muharebesi (1389), Niğbolu Muharebesi (1396), Varna Muharebesi (1444) ve son olarak da II. Kosova Muharebesi (1448) ile 15. yüzyıl ortalarına kadar devam etti.

II. Murad devrinde (1421-1444, 1446-1451) Balkan topraklarında saldırılar ve karşı saldırılar yaşanmıştır. Bu devirde en büyük askerî harekât olarak Macar kral Hunyadi, Balkanlar'a üçüncü defa girdi ise de, Kosova'da yenildi (17-20 Ekim 1448). Balkanlar'ı ve İstanbul'u Osmanlı İmparatorluğu'ndan kurtarmak için bu son girişimdir.

II. Kosova Muharebesi'nin kaybedilmesi Balkanlar'da Osmanlılara karşı direnişinin kesin olarak sona ermesine neden oldu. Bölge, bu savaştan 17. yüzyıl sonlarındaki II. Viyana Kuşatması'na kadar, diğer dönemlere oranla göreceli de olsa sakin ve huzurlu bir dönem geçirdi. Bunda o dönemki Osmanlı yöneticilerinin bölgeden yalnızca bir miktar vergi almayı yeterli görmesi ve halkın gelenek, görenek, inanç ve ibadet olarak ifade edebileceğimiz yaşam tarzına karışmaması önemli bir yere sahiptir. Ayrıca, bundan önceki yerel yöneticilerin baskı, zulüm, adaletsizlik ve ağır vergileri altında ezilen bölge halkının Osmanlıların buraya getirdiği barış, huzur, adaleti ve oluşturdukları hoşgörü ortamını beğenmeleri ve benimsemeleri, yarımadada 15. yüzyıl ortalarından başlayıp 17. yüzyıl sonlarına kadar devam eden huzur ve sakinliği açıklamakta kullanılabilir.

İstanbul'un fethi

Balkan tarihinde etkisi olan olaylardan birisi Konstantinopolis (İstanbul) şehrinin Osmanlı Türkleri tarafından fethedilmesidir. Bu etki Doğu Roma İmparatorluğu'nun yıkılışını getirmiş,[Balkan topraklarında sadece Mora'daki despotluk ve (Asya'daki) Trabzon İmparatorluğu birkaç yıl daha hüküm sürmüştür. Konstantinopolis şehrinin düşüşünün geniş kapsamlı sonuçları vardır çünkü bunun sonucunda Osmanlı Türkleri, Balkanlar'daki durumlarını tam olarak sağlamlaştırdılar ve artık onların Avrupa'daki fetihlerini, 1683 yılına dek (Viyana'da) hiçbir şey durduramadı.

İstanbul'un fethi, 29 Mayıs 1453 tarihinde Doğu Roma İmparatorluğu'nun başkenti Konstantinopolis'in, Fatih Sultan Mehmet önderliğindeki Osmanlı ordusu tarafından alınmasıdır. Daha sonra şehir Osmanlı İmparatorluğu'na başkentlik yapmıştır. İstanbul'un fethi ile 1058 yıllık Doğu Roma İmparatorluğu sona ermiş, Orta Çağ kapanıp Yeni Çağ süreci başlamıştır.

Osmanlı barışı

Balkanlar, ‘Pax Romana' (Roma barışı) olarak adlandırılan dönem dışında ilkçağlardan beri devamlı katliamlara, sürgünlere, göç ettirmelere sahne olan bir bölgeydi. Osmanlılar, 1389 Kosova Savaşı'nda Sırp ordusunu yendikten sonra kalıcı olarak yerleştikleri Balkanlar'da dönemin şartlarına iyi uyum gösteren, tarıma dayalı bir sosyal düzen kurdular. Din ve ırk ayrımcılığı gözetmeyen bir siyasi yapıyı yaşama geçirdiler. Fethedilen bölgelerde Balkan köylülerinin kendi gelenek ve göreneklerini terke zorlanmamaları, dinlerini serbestçe uygulayabilmeleri yanında vergi yüklerinin hafiflemesi gibi faktörler kendilerini Osmanlı düzeni içinde güvenli ve rahat hissetmelerini sağladı.

II. Viyana Kuşatması'nda Osmanlı ordusunun uğradığı ağır yenilgi hem Osmanlı, hem Avrupalılar, hem de Balkan ulusları için önemli bir dönüm noktası oldu. Avrupalı müttefiklerle Osmanlı İmparatorluğu arasındaki çok kanlı ve uzun savaşlar (1683-1697) süreci sonunda, Osmanlı İmparatorluğu tarihi açısından olumsuz bir antlaşma olan Karlofça Antlaşması, 1699 yılında imzalandı. Bu antlaşma, Orta Avrupa'nın büyük kısmındaki Osmanlı kontrolünü sona erdirdi ve ilk büyük toprak kaybına sebep olması bakımından imparatorluğun duraklaması yolunu açtı. Bu antlaşmanın etkilerinden biri de Balkanlar'da Habsburg monarşisi etkisinin artması sonucunu doğurdu.

Osmanlı egemenliği sonları 19. yüzyıl sonunda Balkanlar (1891)

1827 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa topraklarını gösteren bir harita (“Avrupa'daki Türkiye”)

Balkan Savaşları'nda Osmanlı savaş gemisi Barbaros Hayrettin

1913'te muharebede Türk askerlerinin Karıştıran Köprüsü'nden geçişi

Yanya'nın Yunanistan Krallığı'na teslimi: Veliaht Konstantin'e kılıcı teslim eden Esat Paşa (21 Şubat 1913)

19. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu için ayaklanmalar yüzyılı olarak kabul edilebilir. Özellikle Balkan topraklarında meydana gelen isyanlar, devletin günden güne zayıflamasına ve sonunda parçalanmaya kadar varan bir sürece götürmüştür. 1789'da meydana gelen Fransız İhtilali Avrupa'da eşitlik, adalet, özgürlük, bağımsızlık, anayasacılık vb. birçok yeni düşüncenin ortaya çıkmasına sebep oldu. Ortaya çıkan bu yeni düşünceler kısa sürede, bütün dünyada olduğu gibi Balkanlar'da da hızla yayıldı. 19. yüzyıldaki sistematik ayaklanmalardan önce 18. yüzyılda da Sırbistan, Karadağ, Bulgaristan gibi bazı Osmanlı Balkan eyaletlerinde daha çok, vergilerin toplanması ve birtakım ekonomik sebeplerden ötürü ufak çaplı köylü ayaklanmaları olmuştu. Ancak ilk büyük ayaklanma 19. yüzyılın hemen başında Sırbistan'da patlak verdi.

Bu dönemde, 19. yüzyıl içinde Balkan topraklarında Osmanlı idaresine bakışta değişim görülmeye başladı. Osmanlı İmparatorluğu'na dair her şey geri çevrilmeye, ters düşünülmeye başlandı, 500 yıllık geleneksel kökleşmeye rağmen, bazı kesimlerde bu idare bir “Türk boyunduruğu” olarak düşünülür oldu.

Başlangıçta birtakım haksızlıklara karşı bir tepki olarak başlayan mücadelenin yönü, Sırp kuvvetlerinin İvankovaç Muharebesi, Mişar Muharebesi ve Deligrad Muharebesi'nde Osmanlı kuvvetlerini arka arkaya yenmesi üzerine Kara Yorgi tarafından bağımsızlık olarak değiştirildi. 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı'nın tam bu döneme denk gelmesi de isyanın bir türlü kontrol altına alınamamasına neden oldu. Ancak Osmanlılar 1809'da yaklaşık 20.000 kişilik bir kuvvetle tekrar Sırbistan'a girdi ve Çegar Muharebesi'nde Sırp ordusu isyanın başından beri ilk defa ciddi olarak yenilgiye uğratıldı. Ancak Kara Yorgi Rusların da desteği ile isyanını 1812'ye kadar aralıklarla devam ettirdi. 1812 Bükreş Antlaşması'nda Rusların da baskısıyla Sırplara birtakım haklar verildi. Fakat bu verilen haklardan tatmin olmayan ve yukarıda da açıkladığımız gibi tam bağımsızlığı hedefleyen Kara Yorgi tekrar ayaklandı. Tam bu sırada Napolyon'un Rusya Seferi'ni başlatmasından da faydalanan Osmanlı İmparatorluğu, Ruslardan yardım alma ümidi olmayan Sırplar üzerine bir ordu gönderdi. Osmanlı kuvvetleri karşısında tutunamayan Kara Yorgi yenilerek Avusturya'ya kaçmak zorunda kaldı. Bunun üzerine isyanın liderliğini 3 yıl sonra,1815'te Miloş Obrenoviç aldı. Bu ayaklanmaya müdahale etmesi hâlinde Rusya'nın müdahalesinden çekinen Osmanlı İmparatorluğu, Miloş'la anlaşma yoluna gitti. Onu Sırpların prensi olarak tanıdı ve Sırbistan'a kısmi özerklik verdi.

İmparatorlukta birçok sorunun görüldüğü bu dönemde bazı olumlu gelişmeler de yaşanmıştır. Sanayileşmede atılan bir ileri adım olarak 1860'larla beraber (Kosova Vilayeti itibarıyla) ilk telgraf hattı ile Prizren, İpek ve Priştine, İstanbul ve Selanik ile bağlanmıştır. 1874'te Selanik-Mitroviça demiryolu hattı açılmıştır. Kosova Vilayeti'nin doğusunda da bu dönemde tarım faaliyetlerinde modernleşme sağlayacak kereste fabrikaları, motorlu un fabrikaları gibi bazı yenilikler yapılmıştır.

Balkan Savaşları

Balkanlar'da 19. yüzyılda başlayan isyanlar, etnik karşıtlıklardan kaynaklı çatışmalar sonrasında patlak veren Balkan Savaşları, bölgedeki Osmanlı egemenliğini sarsmıştır. I. Balkan Savaşı'nda çok sayıda cephede, büyük birliklere karşı savaşmak zorunda kalan Osmanlı ordusu, birkaç savaş hariç, geri kalan bütün savaşlardan yenilgiyle ayrılmıştır. Bu savaşlar sonrasında sınırları bugünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin batı sınırlarının bile gerisine gitmiştir. Akabinde gerçekleşen II. Balkan Savaşı'nda bir nebze dahi olsa toparlanan Osmanlı ordusu, kaybettiği küçük birkaç toprak parçasını ve Edirne'sini geri almıştır.[84]

1878'de dağılmanın eşiğine gelen Osmanlı İmparatorluğu'nun kesin çöküşüne giden yolun dönüm noktası Balkan Harbi oldu. Onun ardından başlayan I. Dünya Savaşı bu süreci tamamladı. Esasen Balkan Harbi, âdeta Avrupa'daki karşıt ittifakların aralarındaki hesaplaşmaya ve paylaşım savaşına hazır olmak amacıyla ürettikleri modern silahların denendiği “kostümlü” bir prova olmuştu. I. Dünya Savaşı'nın halledemediği sorunlar bir şekilde II. Dünya Savaşı ile çözüldü. Tüm bu süreçte 150.000.000'dan fazla insan yaşamını kaybetti.



BALKANLARDA BULUNAN OSMANLI EVLERİNDEN BİR ÖRNEK.

 
 
 

Comentarios


Drop Me a Line, Let Me Know What You Think

Thanks for submitting!

© 2023 by Train of Thoughts. Proudly created with Wix.com

bottom of page