Адыгея (Adıge) - Çerkesya
- Ensar Ergök -
- 5 Nis 2021
- 12 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 13 Eyl 2021

Çerkesya ya da Çerkezistan Kuzey Kafkasya ve Karadeniz'in kuzeydoğu kıyısında yer alan Çerkes halkının anavatanı olan bölge ve tarihsel bir ülke. Rus işgali ile başlayan Rus-Çerkes savaşının (1763-1864) ardından yıkılmış ve Çerkes halkının %91'i bölgeden sürgün edilmiştir.
Daha eski dönemlerde Kuban'ın kuzeyinde de hakim olan Çerkesler, Moğol ve Altın Orda devletinin saldırılarıyla ve Kırım Hanlığı'nın baskılarıyla daha yaygın şekilde "Çerkesya" olarak bilinen yere, yani Taman Yarımadası ve Karadeniz'den Kuzey Osetya'ya kadar olan bölgeye, Kuban Nehri'nin güneyine çekilmiştir. Çerkesya terimi aynı zamanda Çerkes topraklarında kurulan devletlerin kolektif adı olarak kullanılır.
Köken
Çerkeslerin ataları
Çerkesya devleti 1427 yılında kurulmuştur fakat Çerkes tarihinin daha geriye uzandığı düşünülmektedir. Günümüzdeki Çerkeslerin ataları, Sind-Meot kabileleri olarak bilinmektedir. Arkeolojik araştırmalar sonucu ortaya çıkan bulgular Sind-Meot kabilelerinin Kafkasya'nın yerli halkı olduğunu göstermektedir. Sovyet araştırmacılar Çerkesler ve Hint-Avrupa dili konuşan topluluklar, özellikle Keltler arasında bağlantılar olduğunu ortaya atmıştır, ancak bu teorinin üzerine gidilmemiştir. Bazı araştırmacılar Çerkesler ve Antik Anadolu Halklarından olan Hattiler arasında bağlantılar olduğunu, Çerkes dili ile bu medeniyetlerin dilleri arasında benzerlik olduğunu savunmuştur. Çerkesler üzerinde yapılan genetik testler kapsamında Adige Cumhuriyeti, Kabardey-Balkarya Cumhuriyeti, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti ve çeşitli diasporalarda yaşayan Çerkesler üzerinde yapılan testlerde, Çerkeslerin en yakın akrabalarının İnguşlar, Çeçenler ve Abhazlar olduğu ortaya konulmuştur.
Antik Çağ
Çerkeslerin antik isimleri
Milattan önce 3000 yılında Miyekuape (Maykop) uygarlığı kuruldu. Antik çağlarda Çerkesler pek çok farklı isim ile biliniyordu. "Kerket" ve "Sucha" bunlara örnektir. Milattan önce 1200 yılında, Çerkesler Hititlerin yanında Mısırlılara karşı savaştılar.
Orta Çağ
Çerkeslerde 4. yüzyıl itibarıyla feodalizm oluşmaya başlamıştı. Çerkesler, Sind kabileleri önderliğinde kurulan Cite devleti (5. yüzyıl) ve Ubıhlar önderliğinde kurulan Zyxia (Zihya) devleti (6. yüzyıl) gibi pek çok devlet kurdu ancak siyasi birlik sağlayamadı. 9. yüzyıl itibarıyla Çerkesya'da Bizans etkisi ile Hristiyanlık yayılmaya başladı. 1382 yılında Çerkes köleler Memlük tahtını ele geçirdi, Burci Hanedanı başa geçti ve Memlükler Çerkes devleti oldu. 1223'te Kafkasya'yı istila etmeye başlayan Moğollar Çerkeslerin bir bölümünü ve Alanlar'ın çoğunu yok ettiler. Bunu izleyen Altın Orda saldırıları sırasında topraklarının büyük bir bölümünü yitiren Çerkesler, Kuban nehrinin gerisine çekilmek zorunda kaldı. 1395 yılında Çerkesler Timur'a karşı şiddetli savaşlar yaptılar. Savaşı Çerkesler kazansa da Timur Çerkesya'yı yakıp yıktı.
İnal
Prens İnal, Çerkesler ve Abhazlar tarafından tarafından "Prenslerin prensi" olarak adlandırılır, bunun sebebi tüm Çerkes kabilelerini birleştirip Çerkesya devletini kurmasıdır. İnanışa göre İnal, Kabardey, Besleney, Çemguy ve Hatıkuay kabilelerinin atasıdır.
Taman yarımadasında toprak sahibi olan İnal, Kendisine çoğunlukla Hegayk kabilesinden oluşan bir ordu kurup 1400'lü yıllarda amacının o dönemde pek çok devlete bölünmüş Çerkesleri tek devlet altında birleştirmek olduğunu açıkladı ve Orta Çerkesya'ya doğru yola çıkarak kendi prensliğini ilan ettikten sonra Çerkes devletlerini tek tek himayesi altına aldı.
Çerkes asiller ve prensler İnal'ın yükselişini engellemeye çalıştılar fakat Mzımta Irmağı yakınındaki bir savaş sonucu 30 Çerkes lordu İnal ve destekçileri tarafından mağlup edildi. On tanesi idam edilirken, geri kalan yirmi lord, bağlılık yemini ederek İnal'ın yeni devletinin güçlerine katıldı. Batı Çerkesya'ya hükmeden İnal, 1434 yılında Doğu Çerkesya'ya düzenlenen Kabardey bölgesini kurduğu ve 1438 yılında Kuban Nehri'nin kuzeyine düzenlenen Çerkes topraklarındaki Kırım Tatar boylarını Ten Nehrine kadar sürdüğü seferler başta olmak üzere, etkili genişlemeler ile Çerkes diyarının tamamını veya büyük bir kısmını tek devlet altında birleştirmeyi başardı. İnal tarafından kurulan bu yeni Çerkes devletinin başkenti İnal'ın doğup büyüdüğü Taman bölgesinde kurulan Şencır şehri oldu. Şencır şehrinin tam olarak nerede olduğu bilinmese de, en desteklenen teori Klarapoth ve Pallas tarafından yapılan betimlemelere uyan Krasnaya Batareya bölgesi olduğudur.
Abhaz sülaleleri Şaş'e (Çaçba) ve Aşe (Açba), olası bir savaşta İnal'ın yanında olacaklarını açıkladılar. Savaşı kazanan İnal, resmen Kuzey Abhazya'yı fethetti ve Abhaz halkı İnal'ın hükümdarlığını tanıdı, İnal Abhazya'da hükümdarlığını kesinleştirmiş oldu. Abhazya bayrağındaki yıldızlardan birisi İnal'ı temsil eder.
İnal-Quba Dağı
İnal, 1453 yılında topraklarını oğulları ve torunları arasında bölüştürdü ve 1458 yılında öldü. Bunun ardından Çerkes kabile-prenslikleri oluştu. Bunlardan bazıları, Temruk tarafından kurulan Çemguy, Beslan tarafından kurulan Besleney, Kabarta tarafından kurulan Kabardiya, Zanoko tarafından kurulan Şapsığ.
Abhaz iddiasına göre, İnal, Kuzey Abhazya'da ölmüştür. Çoğu kaynak bu teoriyi kabul etse de, bölgede yapılan araştırmalar ve arama çalışmaları İnal'ın kabrinin burada olmadığını göstermektedir.
Rus kaşif ve arkeoloji uzmanı Evgeniy Dimitriyeviç Felitsin'e göre, İnal'ın mezarı Abhazya'da değildir. 1882'de yayınlanan bir haritada, Felitsin, İnal'a büyük önem vermekle beraber onun mezarını Abhazya'da değil, Karaçay-Çerkesya'da bulunan İspravnaya bölgesine yerleştirmiştir. Bu bölgede, antik heykeller, höyükler, mezarlar, kiliseler, kaleler ve surlar olduğunu, İnal gibi birisin için ideal bir kabir olacağını eklemiştir.
Yeni Çağ[değiştir | kaynağı değiştir]
Kanjal savaşı
1708'de Çerkesler Tatar baskınlarından kurtulmak için Osmanlı padişahına büyük bir haraç ödedi, ancak padişah yükümlülüğü yerine getirmedi ve Tatarlar Çerkesya'nın merkezine kadar baskın yaptılar, alabildikleri her şeyi soyup götürdüler. Bu sebeple Kabardey Çerkesleri bir daha Kırım Hanına ve Osmanlı Sultanına haraç ödemeyeceğini açıkladı. Osmanlılar, Çerkesleri zapt etmek için en az 20 bin kişilik ordusunu Kırım hanı Kaplan-Girey liderliğinde Kabardey'e gönderdi ve Kabardey'i baştan sona yakıp yıkarak haracı kesmesini emretti.Osmanlılar, Kabardeylere karşı kolay bir zafer bekliyordu, ancak Çerkesler Kazanıko Jabağı'nın kurduğu strateji sayesindee galip geldi.
Türk-Kırım ordusu bir gecede tamamen imha edildi. Kırım Hanı Kaplan-Giray, ağabeyini, bir oğlunu, tarla aletlerini, çadırlarını ve kişisel eşyalarını bırakarak canını kurtarmak için Çerkes ordusundan kaçtı. Çerkesler, uzun yıllar boyunca topraklarını defalarca mahveden düşmanı sonunda yok etmenin sevinciyle savaş mahalline kutlama yaptı. Savaştan bitkin düşen Çerkesler birkaç gün boyunca savaş alanında dolaşıp hem kendilerinden hem de düşmanlarından hayatta kalanlar arıyorlardı. Shora Nogmov'a göre, bilinçsiz ve çaresizce savaş alanından kaçan ve bir uçurumdan düşen, ayaklarından bir ağaca sarılmış ve oracıkta ölmüş olan Alegot Paşa'yı buldular. Son zamanlarda yapılan araştırmalar, Alegoth adı altında soylu Nogay Murza Allaguvat'ın saklandığını göstermiştir.
Rus-Çerkes savaşı
1714 yılında I. Petro Kafkasyayı işgal planı kurdu. Bu planı uygulamaya koyamasa da, işgalin gerçekleşmesi için politik ve ideolojik temeli attı. II. Katerina, bu planı uygulamaya koymaya başladı. Rus ordusu, Terek Irmağı kıyılarına konuşlandırıldı.
1763 yılında Rus İmparatorluğu Çerkesya işgalini başlattı ve Rus-Çerkes Savaşı başladı. Bunun ardından Çerkes kabileleri birleşerek kısmi bir konfederasyon yapısı oluşturdular. Rus-Çerkes savaşı sırasınca iki taraf da birbirine pek çok baskınlar düzenledi. Ruslar Çerkes köylerini yakıp yıkarken bölgedeki Kozaklar Çerkes köylerini yağmalamayı bir spor haline getirmişti. Buna karşı pek çok Çerkes kabilesi Ruslara karşı akınlar düzenliyordu.
13 Haziran 1861 tarihinde Şaşe (Soçi) şehrinde Çerkesler "Büyük Özgürlük Meclisi" adında bir meclis kurdular. Meclis başkanı rolüne Karandıko Berzeg Hace (Къэрэндыкъо Бэрзэдж Хьаджэ) getirildi. Oluşturulan bu yeni devlet yönetimi, İmam Şamil'in Çeçenya ve Dağıstan'ın bir bölümü üzerinde kurduğu şer'i (İslami teokratik) devlet biçiminin aksine, laik ve demokratik ilkelere dayanıyordu. Bütün yönetim kadroları seçim yoluyla oluşturuluyor ve önemli kararlar federasyonu oluşturan üç ana bölgenin ortak oluru ile alınıyordu.
1864 Mayıs ayında 20.000 yaralı ve yorgun Çerkes atlısından oluşan Çerkes ordusu ile tam donanımlı 100.000 kişilik Rus ordusu arasında son bir savaş yaşandı. Çerkes savaşçılar, Rus ordusuna hücum etti ve hattı yarmaya çalıştı ancak çoğu Rus topçuları ve piyadeleri tarafından vuruldu.Kalan savaşçılar militan olarak savaşmaya devam etti ve kısa süre içinde yenik düştü. Savaşta 20.000 Çerkes atlısının tamamı öldü. Rus ordusu Çerkes askerlerin cesetlerinin üstünde zafer kutlamalarına başladılar ve böylece 21 Mayıs 1864 resmi olarak savaşın bitişi oldu. Bu savaşın yaşandığı yer günümüzde Krasnaya Polyana olarak bilinir. "Krasnaya Polyana" kızıl çayır anlamına gelir. Adını tepeden nehre akan Çerkes kanından alır. Nehir, savaşın ardından haftalarca kırmızı akmıştır.
Bunun ardından, Büyük Özgürlük Meclisi çalışmalarına ara vererek dağıldı. Çerkesya, Rusların eline geçti. Tek bir istisna olan dağlık kesimlerde yaşayan ve Rusların nefret anlamında uçan orman haydutları olarak adlandırdığı Hak'uçlar, kuşatılmış ve donanımsız olmalarına karşın topraklarını terk etmeyi ve Ruslara boyun eğmeyi kabul etmediler; istilâ ordusuna karşı, direnişlerini 1870'li yıllara, yani tükenene değin sürdürdüler.
Çerkes sürgün ve soykırımı
Ana madde: Çerkes Soykırımı
Kbaade savaşının ardından Çerkes sürgün ve soykırımı başlamış oldu. Ruslar, Çerkes köylerini basıp yakmaya, geri dönüşü olanaksızlaştırmak için de tarlaları tahrip etmeye, meyve ağaçlarıa kadar keserek halkı Karadeniz kıyısına doğru sürmeye başladılar. Rus askerleri, hamile kadınların karnını yararak içindeki bebeği çıkarmak gibi çeşitli pek çok acımasız yöntemleri kendini eğlendirmek için kullanıyordu.
Rus İmparatorluğuna teslim olmayan Çerkeslerin çoğu öldürüldü ya da sürgüne maruz kaldı. Osmanlı gemileri tarafından Anadolu, Balkanlar ve Orta Doğu'ya (günümüzde Türkiye, Suriye, Ürdün, Filistin, İsrail, Irak, Kosova ve İran) yerleştirilen Çerkesler, yolda Osmanlı gemicilerinden de zulüm gördü ve başta salgın hastalıklar olmak üzere pek çok sebeple yolda büyük kayıp verdiler. İtaat eden azınlık kısım ise Kuban Nehri yakınındaki bataklıklara yerleştirildi. Sonunda Çerkesya bir baştan öbür başa, hemen bütünüyle soykırım ve etnik temizlikten geçirilmiş oldu.
“Deniz kenarında yedi yıl boyunca atılmış insan kemikleri vardı. Kargalar erkek sakallarından ve kadın saçlarından yuvalarını kurarlardı. Deniz yedi yıl boyunca karpuz gibi insan kafataslarını atıyordu. Benim orada gördüklerimi düşmanımın bile görmesini istemem.”
—1929 baharında Adigey'e bilimsel çalışma üzerine giden Gürcü tarihçi Simon Canaşia'nın
karşılaştığı 91 yaşında bir ihtiyar
“Yolda sarsıcı bir görüntüyle karşılaştık, kadın, çocuk ve yaşlıların cesetleri, parçalara ayrılmış, yarısı köpekler tarafından yenmiş, sürülenler açlık ve hastalıkla boğuşuyor, neredeyse bacaklarını hareket ettirecek güçleri yok, yere devriliyorlar ve canlı halleriyle köpeklere yem oluyorlar. Türk gemiciler en ufak hastalık belirtisi gösterenleri anında suya fırlatıyor. Dalgalar, bu şanssız cesetleri Anadolu kıyılarına sürüklüyor. Sürgüne gönderilenlerin sadece yarısı karayı canlı görebildi.”
—Ivan Drozdov, Rus asker,
“Novorossiisk limanında gördüklerimi asla unutmayacağım, on yedi bin Çerkes kıyıda toplanmış. Yılın kötü zamanı ve bitmek bilmeyen salgınlar durumu daha da kötü yapıyordu. Sadece görmek bile insanın kalbini acıtıyordu, zayıf bir kadın cesedi çöplüğe iki bebeğiyle beraber atılmış, birisi hayat mücadelesi içinde, diğeri annesinin göğsünde besin arıyor. Maalesef böyle sahneler nadir değildi.”
—Adolf Petroviç Berge, Rus kumandan,
Modern cumhuriyetler
5 Aralık 1936'da Çerkes nüfusunun çoğunluğunun yaşadığı Kabartay-Balkar; 3 Temmuz 1991'de de, daha az sayıda bir Adıge nüfusunu barındıran Adıgey (ya da Adıge) ve Karaçay-Çerkes oblastları da birer cumhuriyet oldular. Bu üç cumhuriyet, şimdi Rusya Federasyonu (RF) içindedir. Şapsığ Ulusal Rayonu ise 24 Mayıs 1945'te kaldırıldı.
Sovyet rejiminin düşüşünden sonra, Xabzeci dünya görüşünün canlanması Çerkes aydınlar tarafından 1990'larda milliyetçilik ve kültürel kimliğin parçası olarak, daha yakın zamanlarda ise Vahhabilik ve diğer İslami köktenciliklere karşı bir güç olarak desteklendi. Hareket, 2012 istatistiklerine göre özellikle Karaçay-Çerkesya'da (% 2) ve Kabardino-Balkarya'da (%3) gelişti.[76] Uygulayıcılar ve savunucular Radikal İslamcı zulümle karşılaştılar. 29 Aralık 2010'da, tanınmış bir Kabardey-Çerkes etnografı ve Xabze savunucusu olan Arsen Tsipinov, Çerkes olmayan İslamcılar tarafından öldürüldü.
Günümüzde Çerkeslere uygulanan baskı
2011 yılında internet üzerinden "May 21 Call to Action - Where is Circassia?" isimli barışçıl bir bağımsızlık hareketi başlatıldı. Bu hareket kalem kılıçtan üstündür felsefesiyle yola çıkmıştı, üyeler Rus fanatik milliyetçilerden silahlı tehtidler almaya başlayınca yavaş yavaş yoklara karıştı.
Haziran 2019'de Xabze savunucusu Martin Kochesoko Rus hükûmeti tarafından hapis cezasına çarptırıldı. Çerkes milliyetçiler çeşitli protestolar ve internet üzerinden kampanyalar düzenleyerek Rus hükûmetine baskı uyguladıktan sonra ev hapsine alındı.
Temmuz 2020'de Soçi’ye yakın Adler’de inşa edilen ve Çerkes soykırımı sırasında katliam yapan liderleri yücelten anıtın Çerkesler tarafından yıkılmasından rahatsız olan Rusya Devlet televizyonu sunucusu Mikhail Leontiev, programında konuyu yorumlarken Çerkesler hakkında hakaret ve aşağılama içeren ve yeni bir Çerkes katliamını öne süren ifadeler kullandı. Bunun ardından "Yeni Çerkes Soykırımı" konusu gündem oldu. Üst düzey siyasetçi ve yöneticiler Çerkeslere yönelik hakaretlerde bulunarak, soykırım çağrısı yaptı. Rusya devlet şirketleri Gazprom ve Rumsfelt’in yöneticileri ve çeşitli siyasetçiler kaldırılan anıt üzerinden Çerkeslere ağır hakaretler içeren açıklamalar yaptı. Rus teknoloji tasarımcısı Artemy Lebedev Çerkeslere yönelik ağır hakaretler ve yeni soykırım imalarının bulunduğu açıklamalarda bulundu. Hemen ardından Lebedev’e Rusya’da üst düzey nişanlardan olan “Vatan Liyakat Nişanı” verilmesi bu kişilerin devlet tarafından korunduğu şüphesini uyandırdı.
Çerkes boyları
Abzah
Abzahlar ya da Abzehler, Kabardeylerdan sonra en kalabalık Çerkes boyu ve diasporadaki en büyük nüfusa sahip olan boyudur. Türkiye Çerkeslerinin çoğunluğunu oluştururlar ve ayrıca Suriye ile Ürdün'de de yaşarlar. İsrail Çerkesleri içinde Şapsığlardan sonra ikinci ve son sırada olup Rehaniye kasabasında yaşarlar. Osmanlı sadrazamı Salih Hulusi Kezrak Abzah kökenlidir. Batı Çerkeslerinin Bjeduğ, Temirgoy gibi boylarında soylu sınıfı varken, Abzahlarda bu sınıflar görülmez. Tarihte şeriat ile yönetilen iki Çerkes boyundan birisidir. Bu sebeple diğer Çerkes boylarına göre asillerin nüfuzu daha az ve sınıf farklılıkları daha az belirgindir.
Bjeduğ
Bjeduğlar, Batı Çerkeslerinden bir Çerkes boyu. Kafkasya'da nüfusları fazla iken, diasporada az sayıda bulunurlar. 1830 yıllara kadar Kuban Irmağı'nın kuzeyinde bugünkü Krasnodar şehri civarında yaşıyorlardı. Genelde tarım ve madencilikle uğraşan Bjedugların en ünlü liderleri Prens Pshiuk'tur. Rus-Çerkes savaşları sırasında yaşadıkları bölgelerin düz arazi olması dezavantajı sebebiyle Ruslarla kısmi barış yapmışlardır. Ancak yaptıkları bu barışa rağmen devam eden savaşta diğer Çerkes kabilelerine yiyecek ve savaşçı desteğinde bulunmuşlardır.
Besleney
Besleneyler, Doğu Çerkesleri kolundan Çerkes boyu. En yakın akrabaları yıllar önce onlardan ayrıldıkları Kabardeyler olup, onlar gibi Besleneylerde de soylu sınıfı bulunmaktaydı. Besleney Çerkesçesi, doğu ve batı Çerkesçe arasında bir köprü görevi görür. Besleney ismi, Çerkes beylerinin soy atası sayılan İnal'ın torunlarından Beslan'ın adından gelmektedir.
Çemguy
Çemguylar,Batı Çerkeslerinden bir Çerkes boyu. Nüfusları Kafkasya'da fazla iken diasporadaki en küçük Çerkes topluluğudur. Bazı Batı Çerkeslerinde bey soylu sınıfı bulunmaz iken, Bjeduğlarda olduğu gibi Çemguylarda da bu sınıflar görülür. Adigey Cumhuriyetindeki resmi Batı Çerkesçesi yazı dili Çemguyların lehçesi esas alanırak oluşturulmuştur.
Hatukay
Hatukaylar, Batı Çerkeslerinden bir Çerkes boyu. Sürekli savaşan savaşçı kimlikli bir boy olarak biliniyorlardı. Rus-Çerkes Savaşı sırasında teslim olmayı reddederek savaştıkları için Kafkasya'daki varlıkları Çerkes soykırımı sırasında sürgün ve katliam yoluyla yok edildi. Günümüzde Kafkasya'da hiç kalmadıkları için Çerkes diyalektolojisinde adları geçmez.Şapsığlar, Hakuçlar, Abzehler gibi Batı Çerkeslerinde soylu sınıfı bulunmaz iken, Bjeduğ ve Çemguylarda olduğu gibi Hatukaylarda da bu sınıf görülür.[90]
Jane
Janeler, Batı Çerkeslerinden bir Çerkes boyu. Çerkes soykırımı sırasında yok oluşun eşiğine gelerek, büyük ölçüde başka boylara karışarak erimiş olduklarından, lehçelerini konuşan kimse kalmamıştır.
Mahoş
Mahoşlar, Batı Çerkeslerinden Çerkes boyu. Çerkes Sürgününde Türkiye'de Samsun ilinin Alaçam ilçesine yerleşmişlerdir. Mahoşlardan 1858-1859 yıllarında Osmanlı topraklarına birçok grubun göç etmiş olduğuna dair kayıtlara Osmanlı Arşiv belgelerinde rastlanmıştır.Mahoşlarla akraba olan Mamhığlar üzerine ilk ve en geniş bilgiyi 1667 yılında Evliya Çelebi vermiştir.Çerkes soykırımı sırasında yok oluşun eşiğine gelerek, büyük ölçüde başka boylara karışarak erimiş olduklarından, lehçelerini konuşan kimse kalmamıştır.
Natuhaylar
Natuhaylar, Batı Çerkesleri kolundan bir Çerkes boyudur. Sürgünden sonra Natuhaylar’dan Anapa yakınındaki Hatramtuk (Хьатрамтыку) köyü kalmıştır bu köy 1924 yılında yerinen kaldırılarak, Adigey’in Tahtamukay rayonuna taşınmış ve şimdiki Natuhay (Нэтыхъуай) köyünü oluşturmuştur. Çerkes soykırımı sırasında yok oluşun eşiğine gelerek, büyük ölçüde başka boylara karışarak erimiş olduklarından, lehçelerini konuşan kimse kalmamıştır. Natuhaylar Kafkasya'da Rusya'ya karşı en faal bir biçimde karşı koyan kabileler arasında yer almışlardı.[91]
Şapsığ[değiştir | kaynağı değiştir]
Şapsığlar, Kuzey Kafkasya'nın yerli halklarından olan Batı Çerkeslerine mensup topluluklardan biridir. Dilleri olan Şapsığca 1945 yılına kadar yazı ve edebiyat dili olmuştur. Eskiden onlardan ayrı olan Hakuçlar günümüzde resmî olarak Şapsığlardan kabul edilmektedir. Şapsığlar, Kırım Hanlığı’na karşı savaşan diğer Çerkesleri desteklediler. Kafkas Savaşı’nda Çarlık Rusya’sının en radikal düşmanları arasında yer aldılar. Geleneksel Şapsığ kültürü, Çerkes kültürünün parçasıdır. Şapsığlar, tarım, sığır ve at yetiştiriciliğiyle uğraşırlar. İslam öncesinde Şapsığlar, Çerkeslerin tanrıları olan Şıble (şimşek ve yıldırım tanrısı), Sozereş (bereket tanrısı), Yemiş, Ahin ve Hakustaş gibi tanrılara tapıyorlardı.
Ubıhlar
Ubıhlar, Batı Çerkesleri kolundan bir Çerkes boyudur. Çerkes olmasına rağmen Çerkesçe konuşmayan tek Çerkes boyudur. Dilleri Ubıhça, bu dili son konuşan kişinin 1992 yılında vefatı ile yok olmuştur. Yarı göçebe olarak yaşıyorlardı.
Yecerekuay
Yecerukaylar, Batı Çerkesleri kolundan bir Çerkes boyudur. Çerkes soykırımı sırasında yok oluşun eşiğine gelerek, büyük ölçüde başka boylara karışarak erimiş olduklarından, lehçelerini konuşan kimse kalmamıştır.
Kabardey
Kabardeyler, Doğu Çerkesleri kolundan bir Çerkes boyudur. Rusya içindeki özerk Kabardey-Balkarya Cumhuriyeti'ne adını veren halklardan biridir. En kalabalık Çerkes boyudur. Büyük ve Küçük Zelençuk havzalarından güneydoğuya doğru Vladikavkaz'a uzanan ve Kuma ile Terek'in yukarı kollarının suladıkları geniş bölgede otururlar.Batı komşuları Besleneyler ki Kabardey'in bir kolu olarak kabul edilirler, Abazalar, doğu komşuları Çeçen-İnguşlar,güney komşuları ise Karaçay-Balkar'dır. Büyük ve Küçük Kabardeyler olmak üzere iki gruba ayrılırlar. Büyük Kabardeyler Nalçik ve çevresinde, Küçük Kabardeyler ise Mozdok çevresinde otururlar.
İsim
Egzonim
Çerkes adının kökeni hakkında değişik görüşler vardır. Antik Yunanlar, Çerkesya'dan "Siraces" olarak bahsetmişti. Bu ismin, Antikçağ Yunan ve Roma tarihçileri tarafından kaydedilen Kerket halkından geldiği düşünülüyor. Çoğu kişi "Çerkes" isminin Siraces kelimesinden türediğini düşünse de, çeşitli görüşler vardır. Bir görüşe göre, Çerkes adını onlara Orta çağ’da komşu olan Türk halkları vermiştir. Diğer bir görüşe göre ise kökeni Farsçadır. Başka, ve artık geçerliliğini yitiren bir görüşe göre, Çerkes adının etimolojisi Türkçe çeri kelimesi ile kesmek fiilinin emir kipi olan kes ile kurulu olarak açıklamak mümkündür. (Çeri-kes) Bu bir halk etimolojisi örneğidir ve doğruluğu yoktur.
Kafkasya’ya yakın coğrafyadaki dillerde isim ‘Çerkes’ olarak yerleşmiştir. Bu dillerden alıntı yapan birçok Batı dilinde de aynı ya da benzerdir (Almanca: Tscherkessen, İngilizce: Circassian, Fransızca: Circassien).
Endonim
Çerkesler kendilerine "Adığe" derler. Bu ismin etimolojisi tartışılsa da, Adığe adının atté ("yükseklik") ve ghéi ("deniz") ile kurulu olduğu ileri sürülür ve dağlar ile deniz arasında yaşayanları belirttiği iddia edilen farazî attéghéi kelimesine dayandırılır. Orijinali Адыгэ olarak yazılan ve Türkçe kaynaklarda beş farklı imlâda (Adıge, Adige, Adiğe, Adıghe, Adığe) rastlanan ismin doğru yazımı, "g (г) harfi Çerkesçe/Adığece kelimelerde ğ, Rusçadan geçen kelimelerde g okunur" kuralı gereği Adığe biçimidir. Komşu halklardan Abazalar-Abhazlar Çerkesleri Azıhua, Osetler ise Kaşgon olarak adlandırır.
Rusya'da sınıflandırma
Rusça'da önceleri Çerkes adı altında bütün Adığe grupları tanımlanırken, Sovyetler Birliği’nin ilk yıllarında terminoloji değişime uğradı ve kurulan idari birimlere göre adlandırma yapıldı. Adığey’de yaşayan Çerkesler ‘Adıgeyli’ (adıgeyetsı), Karaçay-Çerkesya'da yaşayanlar ‘Çerkes’ (cherkesı), Kabardey-Balkarya'da yaşayanlar ‘Kabardey’ (kabardintsı), Şapsığ Ulusal Bölgesinde ‘Şapsığ’ (şapsugi) adlarıyla Adığelerin alt etnik grupları ilan edildi. Rusçada bugün de kullanılmaya devam eden bu terminolojiye göre ‘Çerkes’ aslında etnik değil, sadece Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’ndeki Çerkesleri belirten coğrafi bir tanımdır. Dolayısıyla Rusça'da 1920’lerden önceki ve sonraki ‘Çerkes’ terimi farklı anlamlara gelmektedir. Son yıllarda buna karşı eleştiriler artmakta ve tarihi/etnik adlandırmaya dönme eğilimleri artmaktadır.
Türkiye'de sınıflandırma
Türkiye’de ise farklı bir karışıklık söz konusudur. Çerkesler dışında Anadolu’da Kafkas göçmeni olarak Abaza, Oset, Çeçen, Karaçay, Dağıstanlı Avar ve Lezgi halkları da yaşamaktadır. Yaklaşık 150 yıl önce Osmanlı topraklarına gelen Kuzey Kafkasyalı göçmenlerin büyük çoğunluğunun Çerkes olması; kıyafet, gelenek görenek, dans ve müzik ve benzeri kültür öğelerinin benzerliği gibi nedenlerle diğer Kafkas halkları da bu coğrafyada Çerkes olarak adlandırılmıştır. Anadolu’nun bazı bölgelerinde bu dış algı zamanla içselleştirilmiş ve seçkinler tarafından da siyasi olarak formüle edilmiştir. 1990’larda başlayan bilgilenme ve yeniden kimliklenme sürecinde bu terminoloji de değişmeye ve yerli yerine oturmaya başlamıştır.
Coğrafya
Kırım ve Taman Yarımadası'ndan ve Karadeniz'den Terek ırmağına kadar yani bugünkü Kabardino-Balkarya ve Kuzey Osetya'ya kadar olan bölgeye Çerkesya denir. Çerkesler özellikle Sindika devleti döneminde ve 12. yüzyılda çok güçlenmiş ve sınırları Ukrayna'ya kadar ilerlemişti. Ancak Çerkesler, Moğol ve Altın Orda devletinin saldırılarıyla ve Kırım Hanlığı'nın baskılarıyla daha yaygın şekilde "Çerkesya" olarak bilinen yerlerine, yani Kuban Nehri'nin güneyine çekilmiştir.
Yerleşim
Anavatan
Çerkeslerin anavatanı Osmanlı kaynaklarında Çerkezistan, Batılı ve Rusça kaynaklarda ise Çerkesya olarak adlandırılan, Kuzey Kafkasya’nın batı ve orta bölgesidir. Çarlık Rusyası’nın 1764 yılından itibaren bölgeyi işgali ve kolonizasyonuyla birlikte Çerkesya’nın etnik haritası da değişmiştir. 1864’te savaşın bitmesi ve Çerkeslerin soykırıma maruz kalarak Osmanlı topraklarına sürgün edilmesiyle ülkenin büyük bölümünde Çerkes yerleşimlerinin varlığı sona ermiştir.
Çerkesler bugün Kafkasya’da, 1920’lerde Sovyetler Birliği ile birlikte kurulan ve tarihi Çerkesya’nın küçük bir bölümünü kaplayan üç idari birimde (Adıgey, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes cumhuriyetleri) yaşar. Ayrıca Krasnodar Krayı’nda (Lazarevsk ve Tuapse) ve Kuzey Osetya sınırları içindeki Mozdok’ta az sayıda Çerkes bulunur.
Diyaspora
Türkiye’de 600 civarında Çerkes yerleşimi Trakya, Doğu ve Güneydoğu bölgeleri hariç bütün Anadolu’ya dağılmıştır. En yoğun Çerkes yerleşimi Sinop, Samsun, Çorum, Amasya, Tokat, Yozgat, Sivas, Kayseri, Kahramanaraş, Adana hattı ile orta batı Anadolu’da ve Marmara bölgesinde (Eskişehir, Bilecik, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Yalova, Sakarya, Düzce) bulunmaktadır.
1863-65 yıllarında yoğun olarak yerleştirildikleri Balkanlar’ı 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sırasında terk etmek zorunda kaldıkları için bugün Balkanlar’da Çerkes yerleşimi yoktur. Kosova’da kalan son Çerkes topluluğu da 1998 yılında Kafkasya’ya dönmüştür. Türkiye dışında, eski Osmanlı toprakları olan Suriye, Ürdün ve İsrail’de Çerkesler yaşamaktadır.
ÇERKESYA SINIRLARINDAN FOTOĞRAFLAR

AVRUPANIN EN BÜYÜK DAĞI...

ÇERKESYA KONUMU

تعليقات